İncegazeteye abone olun, sektörel gelişmeleri kaçırmayın.
Gazete Abonelik Formu
Siz hayatınızı, “lösemili çocuklara adanmış bir ömür” olarak tanımlıyorsunuz. Kendinizden, hayatınızdan ve sizi siz yapan değerlerden bahseder misiniz?
1958 yılında Kayseri’de doğdum. İlk, orta öğretimi ve üniversiteyi Ankara’da okudum. Kastamonu’da mecburi hizmet, Kırklareli’nde askerlik yaptım. Diyarbakır’da 3 sene proje yürüttüm. Baba tarafım Hatay, anne tarafım Tekirdağlı. Siz nerelisiniz diye soranlara; ben Türkiyeliyim derim. Ne memleket ne de din, dil, ırk, mezhep ayrımı yapmam, benim için herkes birdir. İnsan olması yeterlidir. Bu da LÖSEV’in “Önce İnsan” görüşü ile paraleldir.
1981 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdim. Önce, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ihtisası yaptım ve Çocuk Doktoru oldum. Daha sonra lösemili çocuklara olan sevgim nedeniyle ikinci bir ihtisas yaparak Pediatrik Hematolog (Çocuk Kan Hastalıkları Uzmanı) oldum.
Bireysel değil toplumsal çözümlerden yanaydım her zaman. “Bir çocuğun hayatından daha değerli ne olabilir ki?”, gerçeğini hayata geçiren bir avuç insan olarak tüm hayatımızı lösemili ve kanserli çocuklara adadık. Bütün çocukların, eşit ve en doğru tedaviye tamamen parasız ulaşma hakkına sahip olduklarına inanan lösemili çocuklarımızın babaları ve biz doktorlar 1998 yılında LÖSEV’i kurduk.
Bir teneke masa ve sandalye ile çıkılan bu yolda, 20 yılda LÖSEV bir dünya markası oldu.
LÖSEV ile lösemide yüzde 20'lerdeki tedavi başarısını yüzde 92'lere çıkarmayı başardınız. Kurucusu olduğunuz ve hayatınızı adadığınız bu kuruluşu anlatabilir misiniz?
20 yıl kadar önce lösemi, Türk filmlerinin amansız hastalığı, Tarık Akan’ın “Canım Kardeşim” filminde sonu maalesef kötü olan kan kanseriydi. Ben ve arkadaşlarım bu güzel ve masum yavrularımız için hayatımızı adadık. Kalıcı çözümler yaratabilmek için çabaladık. Bugün LÖSEV olarak %92 tedavi başarısını elde ettiysek bu başarının gerçek kahramanları önce lösemili çocuklarımız, sonra siz değerli gönüllülerimizsiniz. Bizlere, LÖSEV’e inandınız, güvendiniz ve bağışlarınızla, alkışlarınızla desteklediniz. Artık önümüzde iki tane hedef kaldı. Önce lösemi ve kanserdeki tedavi başarımızı %100’lere çıkaracağız. Ama aynı zamanda kanser yapan tüm etkenlerle savaşarak kanserin kökünü kazıyacağız. Çünkü şunu biliyoruz ki; kanser önlenebilen bir hastalıktır.
Küçücük bir bütçe ile kocaman bir eser yarattık. “Bir çocuğun hayatından daha önemli ve değerli bir şey olamayacağını” vurgulayarak elimizi taşın altına koyduk.
Hayallerimizi, ideallerimizi gerçeğe dönüştürmeye çalıştık. LÖSEV, sadece çocuğu değil bütün bir aileyi etkileyen tedavi sürecinde sağlık ve eğitim hizmetlerini “Lösemili Aile” anlayışıyla sunuyor. Bu nedenle, 2002 yılında kurulan “Anne Atölyeleri”nde annelere meslek edindirme çalışmaları veriliyor. Eğitimin son derece önemli olduğu bilinciyle hizmet veren LÖSEV, 16 Kasım 2008’de dünyanın ilk ve tek Lösemili Çocuklar Okulu’nu Ankara’da hizmete açtı. Kolej düzeyinde eğitim verilen okulda, çocukların yemeğinden, kırtasiye gereçlerine dek tüm ihtiyaçları ücretsiz olarak karşılanıyor.
Lösemili Çocuklar Köyü’nde ise tedavileri için Ankara’ya gelen ve yaşam koşulları uygun olmayan lösemili ailelere 5 yıldızlı otel hizmeti veriliyor ve aileler hiçbir ücret ödemeden konaklayabiliyorlar.
Bizler ailelerimiz ile çıktığımız bu yolda sonuna kadar hep birlikte yürüyor ve onlara tüm imkânları sunarak yanlarında oluyoruz.
Günümüzde LÖSEV’i bu kadar tanınan bir sivil toplum kuruluşu yapan nedir? Toplumda bu farkındalığı oluşturabilmek adına düzenlediğiniz organizasyonları kısaca tanıtmak ister misiniz?
Öncelikle LÖSEV’de olan herkes bir amaç için toplanmış ve amaçlarının ne olduğunu çok iyi biliyorlar. İçten gelerek yapılan her çalışma bütünlük getirir ve hissettirir.
LÖSEV; hastalığın tanı ve tedavisindeki başarı oranını yükseltmek, lösemi hastalığına karşı toplum bilincini ve duyarlılığını artırmak için toplumun tüm kesimlerine ulaşmakta, öncelikle okullarda ve Türkiye genelinde eğitimler, seminerler, sunumlar düzenlemekte, kurumlarla iş birlikleri yürütmektedir. Bu çalışmalarımız ile toplumun her noktasına temas etmiş oluyor ve bizleri tanımalarını sağlıyoruz.
Ülkemizde lösemiye karşı oluşan bilinci ve duyarlılık seviyesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
LÖSEV olarak bir bilinç ve duyarlılık olması için çabalıyoruz. Kanser artık her yaş ve cinsiyet grubu için büyük tehdit oluşturuyor. Etrafımıza baktığımızda her beş kişiden birinin kanser hastası olduğunu görüyoruz. Bu oran çok yakın zaman sonra daha da artacak. LÖSEV olarak kanserin önlenebilir ve tedavi edilebilir olduğunu halkımıza anlatabilmek için sunumlar, seminerler, konferanslarla sürekli bilgi akışı sağlıyor, medyaya ilgili yayınlarımızı sürekli servis ediyor ve yayınlanmasını sağlıyoruz. Okullarda, kurumlarda, üniversitelerde yıl boyunca bilgilendirme toplantılarının yanı sıra, tüm departmanlar tarafından yapılan yüz yüze görüşmeler yoluyla özellikle sağlıklı beslenmenin önemini halkımıza anlatıyoruz. LÖSEV olarak inanıyoruz ki, yediden yetmişe herkesin yapacak şeyleri olacaktır. Tüm halkımızı bu taşın altına elini koymaya davet ediyoruz. İmkânlar çoğalırsa ülkemizde tedavideki başarı oranları da yüzde 100’lere çıkacaktır.
Çocuk Hakları alanında dünyanın en önemli ve saygın kuruluşlarından olan World of Children (Çocukların Dünyası) Vakfı’nın, “Çocuk Hakları Nobeli” olarak nitelendirdiği ödüle bu sene siz layık görüldünüz. Bu ödül sizin için ne ifade ediyor? Başarınızı neye borçlusunuz?
Çok heyecanlı ve mutluluk vericiydi, birçok ödül aldık ama bu ödül en anlamlısı. UNICEF ile de iş birliği yapan Çocukların Dünyası Vakfı'ndan bu ödülü almak çok anlamlı. Çünkü yaptığınız işlerin, o çocuklara kazandırdığınız hayatların ülkenizden kilometrelerce uzaklıkta başkaları tarafından görülmüş olması, değerlendirilmesi, araştırılması ve takdir edilmesi heyecan ve gurur verici bir şey. Bu hem lösemili çocuklarımız adına hem de ülkemiz adına çok büyük bir gurur. Türkiye'nin adının böyle bir toplulukta, New York'ta geçmiş olması çocuk hakları Nobel'i denilen ödülü LÖSEV adına benim almış olmam büyük bir mutluluk.
Ödülü kendi adıma değil lösemili çocuklarımız adına aldım. Çocuklar çok yaşasınlar, onlar çok büyüsünler, ülkemizde daha büyük işler yapsınlar. Çünkü onlar bizim kahramanlarımız. Onlar iyileşmeseydi, onlar yaşamasaydı biz bugünleri göremeyecektik.
2015 yılında kurulan ve içinde hastaneden otele, rehabilitasyon merkezlerinden okula kadar çocuklar için her şey düşünülen LÖSEV Onkoloji Kenti’nden bahsetmek ister misiniz?
Bugünün değil, gelecek yüzyılın LÖSEV Kenti, Onkoloji Hastanesi, tüm branşlardaki koruyucu, iyileştirici ve rehabilite edici sağlık hizmetlerini, hastanın sosyoekonomik ve çevresel koşullarını gözeterek, yaygın ve bütüncül bir yaklaşımla sunuyor. Kadın-doğum ve yenidoğan servisinden yetişkin-çocuk hematoloji onkolojiye, kardiyolojiden fizik tedaviye, alerjiden genel cerrahi ve patolojiye kadar tüm bölümlerin ortak konsültasyonu, bilim konseyleri tarafından izlenmesi ve doğru tedavi uygulanması ile hastalarımızı hiç yormadan mümkün olduğunca bu misafirliği kısa tutmaya çalışıyoruz.
LÖSEV yolculuğunda sizi derinden etkileyen, unutamadığınız bir anınız var mı?
Çocuklarla birlikte olmayı kendim seçtim ve bu yolda ilerledim. Aslında bunu açıklamak zor. Bazen bir şeyleri yaparsınız, gerçekten yüreğinizde istersiniz. İşte bu böyle bir şey. Çocuklarımızın iyileştiğini görmek, aramızda olmaları, evlenmeleri, çocukları ile beni ziyarete gelmeleri hepsi birbirinden değerli anılar. Bir çocuğumuzun yoğun bakımda son anda yapılan müdahaleyle hayata tekrar tutunması ve en önemlisi bu kocaman ailede kardeşleri için durmadan çalışmaya devam etmesi, hepsi birbirinden değerli anılar benim için.
LÖSEV sadece tedavi yapan bir kuruluş değil. Bu kuruluşun aynı zamanda insani yardım boyutu da var. LÖSEV’in bu yönünden biraz bahseder misiniz?
Evet dediğiniz gibi LÖSEV sadece tedavi yapan bir kuruluş değil. Türkiye’nin dört bir tarafındaki hastanelerde yatan hastalarımızı ziyaret ediyor, acil yardım paketlerimiz ile onlara moral veriyoruz. Aylık olarak maddi yardımda bulunuyor, LÖSEV tırımız ile illerine ulaşıp makarnadan bilgisayara kadar tüm ihtiyaçlarını evlerine götürüyoruz. Hastanelerde yatan çocuklarımızın yoğun tedavileri sırasında tuttukları dilekleri gerçekleştiriyor, birlikte sık sık geziler planlıyor, sponsorlarımızın katkıları ile birçokyere geziler düzenliyoruz. Hep diyoruz ya; “Biz kocaman bir aileyiz ve her zaman hep birlikteyiz.
Birçok hayata dokunmuş, birçok çocuğun yüzünü güldürmüş LÖSEV ailesinin şirin babası Üstün Ezer özel hayatında nasıl bir baba?
Çocukları çok seviyorum. Bu yüzden de bu mesleği seçtim ve çocuk doktoru oldum. Kendi çocuklarım için de en doğru şeyleri yapmaya çalışıyorum. Eğitimleri, dürüst insanlar olmaları ve değerlerini korumaları için uğraşıyorum.
Son olarak lösemili çocuklara, ailelerine ve gönüllü bağışçılara buradan söylemek istedikleriniz neler?
Lösemili çocuklar, löseminin bulaşıcı bir hastalık olmadığını herkesin bilmesini istiyorlar. Maskelerini takmalarının sebebinin mikroplardan korunmak olduğunu anlamamızı istiyorlar.
Onlar için yapabileceğimiz en büyük iyilik; LÖSEV’i yakından tanımak, onların yanında olduğumuzu hissettirmek.
LÖSEV’e gönüllü üye olarak, lösemi ve kanser hastası çocuklara destek vermek isteyecek herkese kapılarımız sonuna kadar açık. Siz de bu yeni yılda LÖSEV’e gönüllü olun ve bu kocaman aileye katılın.
Lösemili çocuklarımız ve aileleri şunu unutmasınlar ki, bu hastalıkla bu zorlu savaşta yalnız değiller. Yavrularımız yalnızca anne ve babalarının değil, bizim de çocuklarımız. Onlar her şeyin en güzeline, en iyisine layıklar. Biz onları saraylarda yaşatmaya ve tüm hayallerini gerçekleştirmeye kararlıyız.